Zihnim darmadağındı son günlerde.
Tek tek kaybediyordum anılarımı.Her kaybolan hatıranın yerindeki boşluklar, boğuyordu
beni. Biraz nefes almak için başımı kaldırdığımda gördüm. Eski saatin arkasında
neyin gizlendiğini. Annemin gülüşüydü bu. Onu aldım. Ben de gülümsedim ve
ceketimin cebine atıverdim.
Karıştırmaya başlayınca babamın
başımı okşayan elini, kardeşimin hediye ettiği küpenin tekini ve dedemin eski
kurmalı saatini de orada buldum. Baktım bu sadece bir başlangıç. Saati aldım. Ters
çevirdim. İçine elimi daldırdım. Önce bir ıslaklık geldi parmaklarıma. Meğer bu
yaşıma kadar düşen gözyaşlarım da buradaymış. Sonra neşeli anlarımda gözlerimde beliren
parıltılar bulaştı avuçlarıma. Cebime onları da katıverdim.

Biraz daha karıştırınca önce nenemin
yaptığı ekmeğin kokusu burnuma doldu. Sonra bin bir koku yükseldi saatin
içinden. Denizin, kokladığım çiçeklerin,
yağmurdan sonra toprağın, ormandan geçerken çamların, nemli çamaşırların ve
bozulan turşuların, içinden kedi fırlayan çöplerin kokuları da sarıverdi
etrafımı. Burada kokladığım tüm kokular vardı. Hepsini aldım yanıma. Ceplerim
de iyice ağırlaşmaya başladı. İyi ki üzerimde büyük cepli bir ceket vardı.
Sonra elime yapışan lekeleri fark
ettim. Dikkatlice baktığımda bu lekelerin benim parmak izlerim olduğunu gördüm. Ellerim nelere dokunmuşsa ve nelere iz bırakmışsam hepsi
bu lekelerdeydi işte. Onları da cebime koyacaktım ki taşıyamayacağım kadar
ağırlaştı ceketim. Meğer ne kadar çok yere değivermiş ellerim.
Düşündüm taşındım ve yükümü
paylaşmaya karar verdim. Dedemin saatini çıkarıp cebimden yelkovana ve akrebe
göz attım. İkisi de gönüllü gibi görünüyordu. Yükümü paylaşmak için ceplerimi
boşalttım. Her birini onlara verdim.
Zihnimde ki karmaşa sona ererken;
anılarımı zamana işte böyle emanet ettim.
Yazarak rahatlama dedikleri tam da böyle bir şey olmalı
YanıtlaSilBu yazıyı yazarken böyle düşünmemiştim ama yazarak rahatlamak güzel şey doğrusu :)
YanıtlaSil