Yalnız yemek yemekten pek hoşlanmam ben. Tek
başıma koca şehri dolaşırım da yemek faslına gelince, keşke karşılıklı yemek
yiyebileceğim biri olsa diye geçer içimden. Evde tek başıma yiyeceksem illa
televizyon açık olur ki maksat ses olsun. Radyoyu da böyle keşfettim işte.
Sadece televizyonun değil, radyolarında insanı yalnız hissetirmediğini anladım
dinledikçe.
Özellikle
lise yıllarımda çok dinlerdim.Okula yetişmek için sabah koşuşturmalarıma,
kahvaltılarıma eşlik ederdi radyo. Pal Fm'de Levent Erim sunuculuk yapardı o
zamanlar. "Bana Günaydın Deme" adında bir programı vardı. O kadar
eğlenirdim ki gülme sesime bizimkiler uyanmasın diye elimle ağzımı kapattığımı bilirim.
Üniversite
yıllarımda da arkadaşlarımla gece programlarını dinlerdik. Kırılırdık
gülmekten. Ne güzeldi. Radyo dinlemez oldum sonraları. Niye bilmiyorum.
Uzun
aradan sonra yeniden başladım radyo dinlemeye. Hani eski dostlarımızla uzunca
görüşmeyiz de, bir ara buluşunca sanki her gün dipdibeymişsiniz gibi o
samimiyet devam eder ya işte o duygu. Hissettiğim tam da bu :)
Sözün
özü radyolar susmasın, eskimeyen dostlar gibi sarsın etrafımızı. Hem
eğlendirsin hem teselli etsin tıpkı bir dosttan beklendiği gibi...
"Bu şarkı da size gelsin :)"
Ama akıllı telefondan radyo dinlemek hiç güzel değil bence-_- Böyle nostaljik olucak. Hiç Olmazsa beş liraya alınan cep radyosu :D
YanıtlaSilHaklısın :D Böyle düğmeleri döndürüp, frekans ayarlamının da ayrı bir tadı var :))
Sil